Akademisyen hocalarımıza saygımız, sevgimiz sonsuz…
Kendini iyi yetiştirmiş bilim insanları ve onların yetiştirecekleri genç nesil, Büyük Türkiye idealimizin en büyük güvencesidir.
Üniversiteler bulunduğu kentin toplumsal yaşamına olumlu katkılar sağlar…
İşini layıkıyla yapan Rektör hocalarımıza lafımız yok..
Amma ve lakin…
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından görevden uzaklaştırılan Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ hadisesi, hala ülke gündemindeki sıcaklığını koruyor.
Pamukkale Üniversitesi Rektörü olayı, üniversitelerde buz dağının görünen kısmı…
Eşine özel kadro tahsis etmekle itham edilen Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ görevden uzaklaştırıldı, ama diğer üniversitelerde de benzer olayların yaşandığı yönündeki iddialar zaman zaman dillendiriliyor.
Bazı Rektörlerin özellikle kendilerine yakın isimleri, eş, dost ve akrabalarını üniversiteye yerleştirdikleri, fısıltı gazetelerinde muhabbeti yapılan konuların başında geliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir komisyon oluşturulsa ve devlet üniversitelerindeki rektörlerin üniversitedeki kadrolarla akrabalık bağı araştırılsa, tüm gerçekler gün ışığına çıkacak…
Üniversitelerle ilgili basına yansıyan haberlerden çıkan sonuç şu:
Üniversitelerde liyakat sadece sözlük anlamıyla var.
Adam kayırmacılık ön planda…
Keyfi ve merkeziyetçi yönetim anlayışı mevcut…
Rektörler kişiye özel kadro açabiliyor…
Manzara böyle olunca Dünyanın En Büyük 500 Üniversitesi arasına 2019 yılı rakamlarına göre Türkiye’den sadece 9 üniversite girebiliyor.
Türkiye ve bilim dünyası böyle bir tabloyu hiç ama hiç hak etmiyor.
Üniversiteler bilimsel bilgi üretim merkezi olması gerekirken, ahbap-çavuş ilişkileriyle gündeme gelmeleri kabul edilebilir bir durum değil.
Bırakın ahbap-çavuş ilişkilerini, bazı üniversitelerin rektörleri üniversite bünyesinde vakıf kurmaktan bile aciz.
Türkiye’deki pek çok üniversitenin çatısı altında vakıflar vardır.
İşadamları vakıflara bağışta bulunurlar.
Toplanan bu bağışlarla öğrencilere burs verilir, üniversitelerin ihtiyaçları giderilir.
Ama bazı üniversitelerin vakfı yok?
Bazı rektörler vakıf kurmakta gönülsüzler…
Neden kurmuyorlar hiç düşündünüz mü?
Vakıfların gücünü küçümsemeyin.
Üniversite bünyesinde vakıf olursa, işadamları yüklü miktarlarda bağışta bulunuyorlar.
Ekonomik yönden geçtiğimiz yıl darboğaza düşen Doğa Koleji’ni kelli felli işadamları bile satın alamazken, İTÜ Vakfı satın aldı.
İşte vakıfların gücü…
Üniversitelerin büyümesinde ve kök salmasında vakıfların rolü büyüktür…