Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan verilere göre; bankacılık sektörünün kârı bu yılın 9 ayında 2019’un aynı dönemine göre yüzde 28,8 arttı…
Bankaların karı bu yılın ocak-eylül döneminde 46 milyar 254 milyon liraya ulaştı.
Bu rakam bankacılık tarihinin en yüksek karlılığı…
Kriz tellallığı yapan ekonomistler, Türkiye’nin 1994 ya da 2001 yılındaki gibi bir ekonomik türbülansa kapılacağını sosyal medyada ve TV’lerde dillendiriyor…
Maviyi sarı, pembeyi yeşil gösteremezsiniz…
2001 ekonomik krizi bankacılık sektöründe başlamış, ardından reel (üretim) sektörüne sıçramıştı…
Şimdi ise bankalar rekor kar açıklıyor…
Türkiye’deki bankaların mali yapısı güçlü…
Amaç piyasalarda karamsar bir hava oluşturup, ülkeyi tekrar yüksek faiz-yüksek döviz sarmalına sokmak…
Tıpkı 1994 ve 2001 yıllarında olduğu gibi…
Şimdi öyle bir olumsuz resim yok…
Pandemiden dolayı sadece Türkiye değil, tüm dünya ülkeleri rekor bütçe açıkları veriyor…
Avrupa’da bile bankacılık sektörü küresel finans sisteminin zayıflamasından ötürü zor günler geçiriyor…
Türkiye’de ise finans cephesinde durum farklı…
Bir ülkede finans sektörü ne kadar güçlü ise, üretim sektörüne o ölçüde kredilerle katkı sağlar…
Merkez Bankası’nın düşük faiz politikasının piyasalara iki artısı var:
Düşük faiz, yurdum insanının daha düşük faiz oranlarıyla konut ve otomobil edinmesini sağladı. Yani vatandaşın daha düşük maliyetlerde borçlanmasına olanak sağlıyor.
İkincisi, düşük faiz bankaların karlılığını arttırıyor. Bankaların mali yapısı güçlendikçe, üretim sektörüne daha çok kredi pompalıyor. Girişimci ve yatırımcılar daha uygun koşullarda borçlanarak yatırım yapıyor.
Hesap ortada…
Ülkede ekonomik kriz bekleyenler, baltayı taşa vurmaya devam ediyor…